[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Kürt müziğinin farklı, zengin bir türü dengbej. Sözlü kültürün görsel kültüre söyleyeceği bir şey varsa, ki var, bunun yollarından biri dengbej!
Dengbêj ne ola ki?Dengbej
Deng ses…
Bej söyleyen…
Dengbêj, sesi söyleyen, yorumlayan demek. Bu yorumlamaya hayat, aşk, ölüm, savaş, keder de katılınca kısa zaman sonra içine girince çıkmak istemeyeceğiniz bir dünya oluverir “dengbêj”lik ve “dengbêj”ler.
Mezopotamya tezenelerinin ucunda
Yasaklı dilin yasak şarkılarını söyleyen yasak ozanlardır dengbêjler. Bahsederken aynı cümlede bu kadar çok ‘yasak’ kelimesini kullanabileceğiniz ender insanlardır üstelik bu ozanlar. El altından dağıtılan kasetlerden bir yandan tedirginlikle, bir yandan hüzünle, bir öte yandan da sevinçle dinlenen bu insanlar Kürt halkının dış dünyaya açılan sesidir aslında. Köy köy dolaşarak şarkı söylerler. Mezopotamya'yı evinize kadar getirirler. Aşiret kavgalarını, kız alıp vermelerini, yavrularını, efsanelerini, destanlarını kısacası tüm dünyalarını sazlarının tezenesinin ucunda taşırlar, dinlemek isteyene ikram ederler. Ağıtlarıyla bilinirler. Hatta yaktıkları ağıt iki ya da üç gün süren dengbêjler varmış, öyle derler. Ee, o kadar acıya…
Nerede bir aşk varsa oradan ağıtlar yükselirEllerine aldıkları sazla, rıbabla, billurla, tembûrla halktan alıp diğer halka verirler klamlarını, çiroklarını ve mesellerini... Bize en yakın coğrafyanın yabancı dili olarak görmemiz gerekirken en yakın yabancı(!) coğrafyanın dili olarak gördüğümüz Kürtçe’nin sesli kısmını ifade eden bu kelimeleri açayım biraz. Klam, dengbêjlerin okudukları eserlerdir. Bu kelimenin içini doldurup taşıran örneklerden Şivan Perwer'in “helebçe”si gerçeği, Şakiro'nun “mirade kine”si efsaneyi anlatır. Klamların konusu gözle görülen, görülmeyen her şey olabilir. Bazı dengbêj anlatıları ise şöyle:
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Süphan Dağı'nda geçen bir aşk hikâyesini konu alan ve “Xecê tê heri yekî jimi çêtir ji xwer bivîni ger xwedê kurekî nihêr date navê çelengsuwarê xwe lê dîni liber darê dergûşê rûni kilki û bilorîni” kısmıyla yürekleri dağlayan “Siyamed û Xece”; dillere destan aşkın sahipleri Mem ile Zin'i konu alan “Mem û Zin”; yine bir aşkı Edulê ve Dêrwêş'in aşkını konu alan “Dêrwêşe Evdi”; Mihemed Arif Cızirî'ye ait “Metra İsan”; Mehmed Uzun ve birçok Kürt araştırmacıya göre Kürtler’in ulusal destanı olan, Ehmede Xani'nin ondan esinlenerek Mem û Zin'i yazdığı, yirmiden fazla dengbêjin yorumladığı, Kürtler’in destan, masal açısından bir yere koyamadıkları bir olay örgüsüne ve anlatıma sahip “Memê Alan”; ve Zembîlfıroş'a karşılıksız aşk besleyen Xatûn ve bu aşktan
kurtulmak için ölümü seçen Zembîlfıroş'un efsanesi “Zembîlfıroş”.
Yürekleri elinizde sankiDengbêjlerin beslendiği kaynağın en büyüğü şüphesiz çocukluklarıdır. İşte, her Kürt çocuğunun nenesinin dizinin dibinde dinlediği “çirok”lar, yani masallar, ozanlarımızın sazına vurulan tezenede daha da anlam kazanır, duygulara tercüman olur; keza “mesel”ler de öyle… Bu ozanlar bir hadisenin ana hatlarını bilsin yeter, onun üzerine adeta sözden bir dünya kurarlar. Yüreklerini alıp elinize verdiklerini hissedersiniz. O kadar kendilerinden geçerler ki o aşkla söylediklerini tekrar söylemezler bazen.
Peki, bu dengbêjler ne ile klam yakar, neyi kullanarak çiroku besteler? Dengbêjlerin hayatına müzik aletleri sonradan girmiştir. Ondan önce imam edasıyla elleri kulaklarında yakarlarmış düşündüklerini. Müzik aletlerinin girmesiyle beraber ağırlıklı sazı kullanmışlar, hâlâ da kullanıyorlar. Bunun dışında da rıbab, billur, tembûr gibi mistik çalgıları kullanmışlar.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Peki, kim bu dengbêjler?Dengbej
1800'lerde dünyaya gelen ve 110 yıl yaşayan, hayatındaki olayları da aktaran, “wey xozane”nı hâlâ dillerde olan Evdale Zeynike; geride “derveşe evdî” ve “zembilfıroş” gibi güzide eserleri bırakan Karapete Xaco; 1996 yılında vefat eden, gırtlak yapma yeteneğinin en iyi temsilcisi, Kürtler!e küs olarak ölen, Rojda'nın mükemmel bir şekilde gündeme getirdiği “wey dil”in sahibi Şakiro; hem sesiyle hem de güzelliğiyle unutulmaz kadın dengbêj Meryam Xan; hâlâ yaşayan sesiyle bizi bizden alan Şivan Perwer; Alihan; Mıradko; Rıfate Dare; Şivan Perwer'in tanıttığı “xezal”ın gerçek sahibi büyük dengbêj M. Arif Cizrewi ve yüzlercesi...
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Bir Reso’muz vardı, aç öldü!Dengbêjler kaybolup giden kültür konumunda şu an. Diyarbakır başta olmak üzere bazı şehirlerde hâlâ yaşatılmaya çalışılıyor. Mesela “Dengbêjler Kahvesi” var(mış) Diyarbakır'da, çevre illerde. Bu konuda bazı yazarların da çalışmaları vardır. Misal Yaşar Kemal, Bir Ada Hikâyesi'nde köy Şakiroköy dolaşan bir dengbêji anlatır ve der ki: “Bir başladı mı sabahlara kadar hikâyesini terennüm eden sanatçıdır.” Mehmed Uzun bu konuda en büyük emeğe sahip insanlardandır. Dengbêjenmın (Dengbejlerim) kitabında, “zaman artık dengbejlerin öldüğü bir zaman” diyerek tanışma, dinleme fırsatı bulduğu veya bulamadığı ozanları tanıtmış.
Bütün bu emeklere, güzel yönde çabalara rağmen insanlar bu dilden, bu insanlardan korktukları(!), gereken önemi vermediği için elimizden kayıp gidiyor bu kültür. Kürtler’in çoğunluğunun bu konuda pek hassas olmamasını da vurgulamak gerekir. Şakiro'nun küskünlük sebebini de yazıp bitireyim: “Kürtlere kırgınım. Kürtler değerlerine, dengbêjlerine sahip çıkmıyor. Türkler’e bir bakın! Bir Âşık Veysel’leri vardı, ona sahip çıkıldı. Bütün dünyaya onu tanıttılar. Bir Reso’muz vardı. Hepimizin ustası. Aç öldü..! Şimdi söyle bakalım seninle nasıl konuşayım ve gönlümü nasıl açayım?”